Dolar 32,4635
Euro 34,7814
Altın 2.440,49
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bayburt 27 °C
Az Bulutlu

Siz Boğazdan Geçirtmediniz, Biz Midemize Oturttuk

18.03.2015
1.951
A+
A-

Yüz yıl önceydi… Dünya, karadan denizden ve havadan ilk defa bir savaşa sahne oluyordu. Rusların on yedi yıldır yıprattığı Hasta Adam Osmanlı’yı bitirmek istiyordu zamanın en güçlü devletleri… En ihtişamlı savaş gemileriyle, yarım dünyalarıyla, çivili bombardıman yapan savaş uçaklarıyla, kat ve kat donanımlı ve sayıca üstün ordularıyla. Yayılmışlardı boğaz dolaylarına. Nerden bileceklerdi Çanakkale’nin geçilmez olduğunu.

Yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ı, Çerkez’i, Roman’ı, Tatar’ıyla Anadolu’nun tek vücut olduğu günlerdi artık. Analar, vatansız evlat olmaz diyerek vatan için, bayrak için, din ve cihat için evlatlarını feda ediyorlardı. Yağıyordu Anadolu’nun her bir köşesinden yiğit cengâverler Çanakkale’ye. Bazılarının bıyıkları dahi terlememişti, boyları posları yerine gelmemişti. Bakmayın çocuksu olmalarına, Onların yürekleri, imanları, ölümsüz bir tarih yazmaya yetti de arttı bile.

Oysa ne sevdalar bırakmışlardı arkalarında. Belki dünya gözüyle bir daha göremeyeceklerdi; dualarıyla beslendikleri analarını, allı duvaklı helallerini… Ölümü görmekti asıl emelleri.

Allah Allah nidalarıyla inliyordu Çanakkale

Koşuyorlardı ölüme Kelime-i Şahadetlerle

Manevi savaş ikliminin oksijeni depolanmıştı ciğerlerine. Soludukça aşk’larını görüyorlardı. Ya şehit olacaklardı, ya şehit olacaklardı tek amaçları buydu. Sanki bunun için doğmuşlardı bu kahraman Mehmetler…

Ortak bir amaç, ortak bir inanç. Zaten bu ortak bir inancın zaferidir Çanakkale. Milli birliğimizin ve beraberliğimizin sembolü, imkânsızlıkların imkânıdır.

Ruhunu işlemek vefa borcumuzdur.

Yarınları için bedel ödeyen Kahraman Mehmet’im! Siz sadece şehit olmadınız, gazi olmadınız… bugünlerimizin selametinin de kahramanı oldunuz. Her çiçeğin açışında, her kuşun ötüşünde, her güzelliğin oluşunda muhakkak payınız vardır.

Bugün Çanakkale Zaferinin yüzüncü yılındayız. Yüzüncü yılı da olsa bininci yılı da olsa sizleri anmak ve anlatmak ne mümkün?

Siz, açlık ve susuzlukla yoğrulan imanın kalesi oldunuz.

Biz, aslından uzak asaletinden yoksun zamane heveslisi olduk.

Yokluğun var’ı mı?

yoksa

Varlığın yok’u mu?

Bizi bağışlayın Ahmet’im, bizi bağışlayın Mehmet’im

Ne hazindir, artık yılda bir kez hatırlayabiliyoruz sizleri

Şahsımın da sizleri yılda bir kez kaleme alacağına göre; hem sözün bitişi adına hem de yeniden başlangıcı adına iki kelâm düşer payımıza:

Siz, serden geçtiniz, boğazdan geçirtmediniz

Biz ise; midemize oturttuk!

Bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhu şad olsun.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.