Yağmur Taşı
Nice değerler nice yürekler geldi edebiyat hanemize… Konakladılar… kimi uzun süreli, kimi kısa süreli… Bir gün gideceklerdi elbet. Ve gittiler birer birer. Fakat bazıları, ebediyete uzanan yolculuğun ardından da hanemizde kaldılar ve hep kalacaklar. Korkutlar, Yunuslar, Karacoğlanlar, Meriçler, Veliler, Fazıllar, Karakoçlar gibi.
Son zamanlarda edebiyatımızın da insanlar gibi hep göçtüğünden bahsederiz. İmlasız, vurgusuz ve kuralsız cümlelerin meydan bulduğu yayımlar ve kahramanları dolaşır oldu caddelerde, sokaklarda. Her köşe başında kalemsiz şair-yazar türedi. Okuma kültürünün ve kitap basımının pek az olduğu ülkemizde yayınlanan kitapların da yazmak için yazılan yazınlardan ya da sayı için yapılan baskılardan ibaret olduğunu söylemek pek mümkün. Okumanın itibar görmediği, belki de niteliksiz kitaplarla itibarsızlaştığı günümüzde (son 30 yıl) kuraklık yaşayan edebiyatımız için bir çok yerde yağmur duaları başlamıştı bile.
İşin tam da bu noktasında 2017 yılı baskılı 521 sayfadan oluşan “Yağmur Taşı” adlı bir roman geçti elime. Belli ki günü birlik yazılmamış. Etraflıca araştırmalar sonucu mitolojik kaynakların hazmedilmesiyle sentezlenmiş ve günümüze kurgulanmış muhteşem bir eser. Anlaşılan ezber bozdurtacaktı bana. “-Beni oku!” dercesine yazılmış akıcı bir dil ve üsluba sahip bu kitabın her sayfası ayrı nakışla işlenmiş, ilk sayfasından son sayfasına kelimeler adeta raks ediyordu.
Valide-i Şuara (Şairlerin Anası) olarak nitelendirilen, birçok eseri Türk Sanat Müziğinde de önemli sanatçılar tarafından seslendirilen Türkiye İLESAM Genel Başkan Yardımcısı değerli dost İlter Yeşilay Hanımefendi tarafından kaleme alınan bu eser karşısında sessiz kalamazdım. Çünkü; “marifet iltifata tabiidir.” Hele hele kısır döngünün olduğu günümüzde.
İyilik ve kötülük savaşını ele alan Yağmur Taşı, Türk mitolojisinde önemli yer bulan Yada Taş’ını (Yağmur Taşı Efsanesi) konu edinmektedir. Asırlar öncesi milli değerlerimizi çok zekice tekniklerle günümüzle buluşturan bu eserde, aksiyon gerilim ve mücadele ilk cümleden son cümleye hiç bitmemektedir. Zamanın gölgesinde unutulmuş birçok konu da okuruyla buluşurken ayrıca milli birlik ve beraberliğe ve Cumhuriyetin 100. Yılı olan 2023 yılına da vurgu yapılmaktadır.
Yağmur Taşı’nın, edebiyatımızın bugünkü kuraklığına bir nebze olsun yağmur olduğunu düşünüyorum. Bu eseri okurken ıslanacağınız, besleneceğiniz ve büyüyeceğiniz pek mümkün. Temennim dilimizin, ufkumuzun ve yazılı edebiyatımızın kuraklığına yağmur olacak nice Türkçe dostu eserler. Zaten bu tür eserler insana kazandıracak; dilini… kimliğini… Son zamanlarda edebiyatın gereksiz yazınlarına karşı sanki özellikle yazılmış bir roman… Okur’unu yaşatırken öğreten, öğretirken de uyaran bir roman… Tıpkı kitabın son bölümünde yer alan bu nasihat gibi:
“Korkma! Yolun uzun ve zorlu, düşmanların bol olacak. Yapacağın işler çok, zamanın az olacak. Sakın durma! Sen yürürsen gök yürür, dağ yürür, deniz yürür. Sen yürürsen gün yürür, ay yürür, yıldız yürür. Hoş geldin Oğuz’un kutlu çocuğu.
….
Çabuk büyü, şanınla ve hükmünle yürü, Yüce Allah’ın izniyle devletine milletine baş ol ve gerekirse baş ver… Kılıcın ve gücün zalimlerin, merhametin ise masumların üzerinden kalkmasın. Adil ol ve hakim ol! Kızıl Elma’ya giden zorlu yolda atanı, töreni ve inancını ve kim olduğunu unutma!”
Bu güzel nasihati aldıktan sonra bize de; “-İyi ki varsın İlter Yeşilay. Sen hep var ol, Sen hep sağ ol. Kalemin daim olsun, kalemin kaim olsun.” demek düşer.